Temmuz 2025 sonu itibarıyla, birçok mali müşavir, vergi dairelerinden gelen telefonlarla benzer içerikte taleplerle karşı karşıya kalmaktadır:
“Mükellefinizin 2023 ve 2024 yıllarına ait kasa hesabı ve ortaklar cari hesabı için adat faizi hesaplayın, ilgili dönem KDV ve kurumlar beyannamelerini düzeltin.”
Bu talepler, şekli muhasebe kayıtlarına dayandırılmakta; ancak olayın ekonomik ve hukuki gerçekliği çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
Bu yazıda her iki hesap açısından adat faizi uygulanabilirliğini yasal, pratik ve yargısal boyutlarıyla ele alıyoruz.
Kasa hesabı, işletmenin elindeki fiziki nakit mevcudunu gösteren aktif bir hesaptır.
Ortaklar cari hesabı, şirket ile ortakları arasındaki borç-alacak ilişkilerini izleyen hesaptır.
Bu hesaplar, dönem sonlarında yüksek bakiye veriyorsa, vergi idaresi bu tutarların fiilen işletmeden çekildiğini veya kullandırıldığını varsayarak emsal faiz (adat) hesaplaması yoluna gitmekte ve buna bağlı KDV ve kurumlar vergisi talep etmektedir.
Birçok mükellefe, telefonla ulaşılarak şu yönde talepler iletilmektedir:
“2023 ve 2024 dönemlerinde yüksek kasa bakiyesi görünüyor.”
“Ortaklar cari hesabında sürekli alacak bakiyesi var.”
“Bu durumlar için adat faizi işletilmemiş, düzeltme yapılmalı.”
Ancak çoğu zaman bu talepler yazılı değil, yorum ve varsayıma dayalı iletilmektedir.
“Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.”
🔹 Kasa Hesabı Açısından:
Kasa hesabı alacak bakiyesi veremez, bu durumda hatalı kayıt ya da belgelendirilemeyen nakit hareketi ihtimali doğar.
Ancak yüksek bakiye varsa, fiilen nakit mevcut değilse, bu tutarın ortaklarca çekildiği varsayımı gündeme gelir.
Fiili kullanım somut delille ispatlanamıyorsa, adat faizi doğmaz.
Ortaklar Hesabı Açısından:
Ortak şirkete sermaye desteği sağlıyorsa, bu genellikle şahsi kredi yoluyla yapılır ve faiz giderleri şirkette yazılamaz.
Bu durum muhasebede “ortak şirkete 1.000.000 TL koymuş, 1.500.000 TL çekmiş” gibi görünse de, aradaki fark gider yazılamayan finansman maliyetidir.
Fiilen ortağa bir kazanç sağlanmamışsa, gelir varsayımıyla faiz hesaplanması hukuka aykırıdır.
“Ortaklar hesabında görülen tutarın ortaklarca kullanıldığına veya şahsi menfaat için harcandığına dair somut bir tespit bulunmamaktadır. Bu nedenle adat faizi hesaplanarak vergi tarh edilmesi hukuka aykırıdır.”
Bu tür kararlar, hem ortaklar hesabı hem de belgelendirilemeyen kasa fazlası için verginin ancak fiili kullanım halinde doğabileceğini ortaya koymaktadır.
Yazılı talep gelmedikçe, sözlü beyanlara göre işlem yapılmamalıdır.
Kasa veya ortaklar hesabı yüksekse, kaynağı ve kullanımı belgelerle açıklanmalıdır.
Adat faizi hesaplanacaksa, sadece fiilen kullanılan tutarlar ve sadece gerçek alacak ilişkileri dikkate alınmalıdır.
KDV doğurucu işlem olup olmadığı her olay özelinde analiz edilmelidir.
İtiraz veya açıklama yapılacaksa, VUK 3/B ve yargı kararları dayanak gösterilmelidir.
Kasa ve ortaklar cari hesabı gibi muhasebe kalemleri, şekli görünüşüne göre değil, gerçek işlem içeriğine göre değerlendirilmelidir.
Her kasa fazlası, her ortak alacağı gelir yaratmaz, faiz doğurmaz, vergi yükümlülüğü doğurmaz.
Mali müşavirler ve mükellefler, bu tür talepleri dikkatle incelemeli, gerekirse teknik görüş yazısıyla durumu açıklamalıdır.
Anahtar Kelimeler: Adat faizi, Kasa hesabı, Ortaklar cari hesabı, Vergi denetimi, Vergi cezası, Muhasebe kayıtları, VUK 3/B, Serdar Yılmaz.
Serdar Yılmaz
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir